Statcounter

30 Ocak 2014 Perşembe

Hassan Abboud'un IŞİD ile İlgili Beyanatı


Bilgi: Hassan Abboud Ahraruş Şam grubunun lideridir.


Hassan Abboud'un yakın zamanda yaptığı bu beyanatın ingilizce çevirisini buraya ekledim. Türkçe çevirisini yapmaya vaktim yetmediği için içeriğini sizler için de kabaca özetlemek istedim. Çeviriyi Arapçadan İngilizceye çevrilen metninden Türkçeye aktardım. Yani suyunun suyu. Hatalarımızı Allah affetsin.

Son (IŞİD ile diğer muhalif gruplar arasındaki çatışmalar kastediliyor) çatışmalarla ilgili olarak bir beyanat vermeden önce epey sabrederek grupların insafa gelmesini ve hatalarını zamanla düzeltmesini bekledik.

Bugüne kadar IŞİD'den tarafımıza yapılan hatalara karşı sabrettik ve onlardan da aramızda şeriat ile hükmedilmesi hususunu kabul etmelerini istedik. Ebu Ubeyde al Binnishi'nin kaçırılıp öldürülmesi (IHH''ya yardım eden bu mücahit yardım gönüllüleriyle birlikte IŞİD tarafından kaçırılıp öldürüldü. Yardım görevlileri daha sonra salıverildi. Ne kadar doğru bilemem ama Malezya bayrağını ABD bayrağına benzetip Malezyalı yardım görevlileriyle bu mücahidi kaçırmışlar), mücahit kardeşimiz Muhammed Faris'in kafasının kesilmesini (onu da yanlışlıkla Nusayri zannedip kafasını kestiler ve suçluları teslim etmediler), doktor Ebu Rayyan'ın kaçırılıp öldürülmesini (çok iğrenç işkence edilmişti ve bedeni tanınmaz haldeydi) hususlarını da kastederek "bunlara sabrettik ve şeriatla hükmedilmesini kabul etmelerini istedik" diyor.

Bize karşı olaylar silahlı gruplar takviye silahlı güçlerin Atareb ve 46.Alaya ulaşmasına müsaade etmeyince patlak verdi. Bizim amacımız rejim tarafından bombalanan masum sivillerin de ölmemesini sağlamaktı. Biz kim olursa olsun bir bölgede herhangi bir grubun diğerine zulmetmesini engellemeye çalışıyorduk. Ama onlar bizim niyetlerimizi yanlış yorumladılar ve diğer bir müslümana zulmetme endişesi göstermeden karşılık verdiler. Onların davranışları Halep'e ilerleyen mücahitlere bile aynı oldu. IŞİD tarafından esir alındılar ve silahlarına el kondu.Bunun da ötesinde karargahımıza saldırdılar, silahlarımıza el koydular, kendilerine silahla karşı koymayı reddedenleri öldürdüler, aramızdaki anlaşmaları bozdular. Deyr ez Zour, İdlib ve Halep'te kontrol noktalarımız ve karargahlarımıza bombalı araçlarla saldırdılar. Ki bunlar olurken biz onlara mensup olup çatışmalardan kaçıp bize sığınanlara müslüman kanının dökülmesini engellemek için kol kanat geriyorduk.

Ondan sonra çatışmalar hususunda iki arada bir derede kalanları ajite etmek için Şam ehlinin muhacirlere ve hanımlarına kötü muamele ettiğine dair yalanlar uydurdular.

Ki bu yalanlar Şeyh Muhaysini ve Horasanlılar gibi birçok muhacir tarafından yalanlandı. Al Anbari'nin yüzlerce kadın ve çocuğu Ahrar as Sham'ın himayesine bırakması zaten bunu yalanlamaya yeter. Muhacirlerin hayatı ve ailelerinin namusu bizim için çok önemlidir. Onlar bizim kardeşlerimizdir.

Muhacirlere onları yanlış yönlendiren ve müslümanları kolayca tekfir eden liderlerin emirlerine uymalarının hesap gününde açıklayamayacaklarını söylüyor.

Bu saldırıların müslümanlardan bize gelmesi bizi çok üzüyor.

Ayrıca deklare ediyoruz ki biz hatamız bize ispat edilmeden suçlu görülüp saldırıya uğradık. Müslümanlardan yada gayrimüslimlerden hiçbir kimsenin zulme uğramasına müsaade etmeyecek, buna engel olacağız. Bizim ölümümüzün kafirlerin yada zalimlerin elinden olması bizim için fark etmez. Ecrini Allah'tan umarız.

Her türlü saldırı ve arkadan vurmaya rağmen silahlarımız öncelikle Esad rejimine saldıracaktır.

Bize yönelik herhangi bir arkadan vurmaya, saldırıya canımızı yaksa da karşılık vermemeye çalışacağız. Müslümanların canı, onuru ve bu rejimin yıkılması bizim önceliğimiz olacaktır. Ama bununla beraber rejimin elini rahatlatan, zayıflamışken gücünü toparlamasına yardım eden herhangi bir zulme de müsaade etmeyeceğiz.(EDİTÖRÜN NOTU: Bkz. Raqqa 17.Alayda rejimin son günlerde yaşadığı iddia edilen büyük rahatlama.) Bu zulüm rejimin ikmal yollarının açılması, ön cephedeki mücahitlerin destek yollarının kapatılması, sınır kapılarının kapatılması gibi rejimi rahatlatıcı cihadı sıkıntıya sokan bir zulüm olursa buna müsaade etmeyeceğiz, bunu yapanları affetmeyeceğiz ve buna olan öfkemiz nefis değil Allah için olan öfke olacaktır ve bu kırmızı çizgileri kimse aşmamalıdır. (NOT: Bu hususlarda IŞİD son zamanlarda büyük töhmet altındadır.)

Bütün bunlara rağmen zulümden vazgeçenleri kardeşlerimiz olarak görürüz. Ümmetin, farklı grupların oluşturacağı islami mahkeme karar vermeli. Rejimden insanlar yeteri kadar baskı görüyor bunu bir de iç çatışmayla artırmayalım.

En son olarak Cenevre'ye katılanlara sesleniyor ve küçük pazarlıklar uğruna şehitlerimizin kanlarını satanlar halkımız tarafından onaylanmayan ve yetkisi olmayanlardır diyor. Klasörlerini dürmeli ve geri dönmeliler. Esad gibi tiranlar tüfek ve kurşunların dilinden başka hiçbir dilden anlamaz diyor.

Sonunda Allah(cc)'ın yardımını dileyen bir duayla kapatıyor.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder