nowlebanon.com'dan HANIN GHADDAR'ın 22 Şubat 2013 tarihli yazısı:
Suriye'deki son gelişmeler İran'ın Başkan Beşşar Esed'e desteğini bir seviye daha artırdığını gösteriyor. Askeri ve lojistik kararları İran'ın aldığı hissedilirken Hizbullah'ın çatışmadaki payı arttı ve şiddetlendi. Lübnan hükümeti ve Şii cemaat kendini bundan ayrı tutmak için etkili önlemler almadıkça bu Lübnan için çok kötü şeyleri doğurur ve Lübanan'ın eli kulağında olan bölgesel bir mezhep çatışmasının içine çekilmesine yol açar.
Geçtiğimiz aylarda muhalifler ile rejim arasında büyük bir esir değişimi yapıldı ve aralarında tek bir Suriyelinin bulunmadığı 48 İranlı rejim tarafından teslim alındı. Bu ihanet edilmiş hisseden Esed destekçileri ve savaşçıları arasında bir hoşnutsuzluk dalgasına sebep oldu. Esed şunun şüphesiz farkında ki bu halihazırda düşen popülartesini olumsuz etkileyecek. Bu sorgulanabilir karar Esed'in mesele hakkında ve hatta belki de diğer meselelerde de bir karar hakkı olmadığını gösteriyor.
Ardından geçen hafta Ammar Stratejik Üssünün komutanı ve eski bir Besiç komutanı olan İranlı yetkili Hüccetulislam Mehdi Taeb "Suriye [İran'ın] 35. bölgesidir ve stratejik bir eyalettir...Eğer düşman bize saldırır ve Suriye yada Huzistanı işgal etmeye kalkarsa bizim için öncelik Suriye'nindir" dedi. Ayrıca " Suriye akabinde 60.000 kişilik bir Hizbullah birliğiyle kendi Besiç'ini oluşturmalı ve daha sonra meskun mahal muharebelerinde bunları kademeli olarak düzenli ordu ile değiştirebilir" diyerek İran'ın Suriye'ye kendi Besiç kuvvetine sahip olması gerektiğini tavsiye ettiğini de ekledi.
Eğer bu açıklama bir ay önce yapılsaydı Taeb'e kimse inanmayabilirdi. Bununla beraber Besiç yada başka bir ad altında bilinmez ama bugün farkına varıyoruz ki Hizbullah Suriye'deki kan gölüne boğazına kadar batmış durumda.
Bu tehlikeli gerçek Suriye'nin şii sakinlerini koruduklarını iddia eden Hizbullah yetkilileri tarafından kabul edilmiş durumda. Bu Lübnan ve Lübnanlıları sadece kötü sonuçlara çıkan bir yol ayrımına getirmiş durumda. Suriye'de Hizbullah'ın Nusret Cephesi gibi gruplarla olan hikayesi mutlu sonla bitmeyecek bir hikaye. İkisi de mezhebe dayalı silahlı gruplar ve varlıklarını, kurucu ve destekçilerinin etkinliğini korumak için herşeyi yapabilecek ve öldürebilecek gruplar. Bir Sünni-Şii savaşı artık sadece bir senaryo değil. Hizbullah savaşçılarını Suriye'ye gönderdiğinde başladı.
Hizbullah'ın muhaliflere karşı savaşmak üzere militanlarını göndermesinin bazı tehlikeli etkileri var.
Hizbullah iddia ettiği gibi misyonu Lübnan halkını ve topraklarını korumak olan bir parti değil. O kim oldukları yada nerede oldukları fark etmez Lübnan'ı İran'ın düşmanlarına karşı saldırmak için bir üs olarak kullanan askeri bir yapı. Bu şu demek oluyor ki Hizbullah muhtemelen aynı şekilde İran'ın savaşını başka cephelerde de yürütecek.İsrail yada başkaları İran'a saldırdığında Hizbullah karşılık verebilecek.
Birçok Lübnanlı Hizbullah'ın İran saldırıya uğradığında savaşçıları silahlarını ve destekçilerinin gözündeki konumunu kaybetmemek için İsrail ile çatışmayacağına inanıyor. İran da bu senaryoyu tercih ediyor. bununla beraber Suriye'deki askeri sürece dahil olunması özellikle de muhtemelen bu artarak ve genişleyerek devam edeceği için bu endişeleri tekrar artırıyor.
Şu ana kadar katılım Lübnan-Suriye sınırındaki şii köyleriyle sınırlı ve halihazırda Suriye sahilini Lübnan ve Şam'a bağlamak için Humus'a doğru çekilmiş olabilir. Bu Suriye rejiminin İran'ın büyük desteğiyle Lübnan'a bağlantılı bir şii-Alevi yerleşimi planladığı manasına gelir. Bununla beraber böylesi bir yerleşim askeri olarak korunursa olası bir etnik temizliğekarşı kendini koruyabilir. Bu senaryoda Hizbullah'tan Lübnan'a özellikle de şii bölgelerine olan bağlantının korunması için bu bölgenin korunması ve savunması istenmiş olabilir.
Kriz büyüdükçe varlıkları ve silahlı çatışma kabilinden savaşa katılımları da artabilir. hizbullah kendini sünni ciahdilerle uzun süredir savaşıyor halde bulabilir çünkü artık onlar için Esed'in rejimi ile Hizbullah arasında onlar için bir fark kalmadı.
Bu yüzden Hizbullah geleceği görünen bölgesel bir tarafı olmaya ve Lübnan'ı içine çekmeye karar verdi. Alevi/Şii savaşçılarla sünni cihadiler arasındaki savaş Lübnan-Suriye sınırı boyunca ve Qusayr ile sınırlı kalmayacaktır. Suriye krizinin Lübnan'a taşması muhtemelen Lübnan'da birden fazla yerde artan silahlı çatışmalar haline dönüşecektir. Her iki tarafın cihadileri de çatışmalarını Suriye'yle sınırlandırıp evde dost olmaya devam etmeyecektir.
Problem şudur ki Lübnan'daki tüm sünni ve şii toplumları bu savaşın içine çekilecektir. Nusret Cephesi ve Suriye'deki diğer cihadi gruplar halihazırda kendilerini keskin mezhebi hatlarda tanımladılar. Ve Suriye'deki şiileri koruduklarını iddia ettikleri anda da mezhep oyununun içine girmiş oldular.
Suriye'deki şiileri koruyarak Hizbullah her zaman olduğu gibi Lübnan'daki şiileri çok tehlikeli bir cepheyle yüzyüze bırakıyor. Bu sefer bedel çok ağır olacak ve hiçbir şiiye güvenilmeyecek ve hiçbir sünniye ayrım yapılmayacak.
Gelecek kötü günler için Hizbullah'ı suçlamak uygundur ama eğer içeriye bakarsak Lübnan Hükümeti rahatsız edici bir şekilde bu konuyla alakalı hiçbirşey yapmıyor. Şii topluluk ta bu konuyla ilgili birşey yapmıyor. Diğerleri sadece problemle yüzleşmekten korkarken bazıları gerçekten de Hizbullah'ın silah akışını sağlayan bu köprüyü koruması gerektiğine inanıyor. Diğerleri ise gerçeği görmek istemiyor yada bununla ilgili birşey yapmak istemiyor.
Eğer Lübnan şiileri Hizbullah'ın davranışı kınama yönünde herhangi birşey yapmazlarsa kan onlara da bulaştığında suçlamak için sadece kendilerini bulacaklar.
Yazının orjinali için:
https://now.mmedia.me/lb/en/commentaryanalysis/hezbollahs-deadly-connection
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder